Seren Serengil annesi Nevin Serengil arasında Gülben Ergen krizi! Takipten çıktı. Söylemezsem Olmaz'da sunuculuk yapan Seren Serengil, geçtiğimiz günlerde hastaneye kaldırılmıştı. Geçirdiği mide ameliyatı sonrası hızla kilo veren Serengil, ciddi sağlık sorunları nedeniyle yeniden ameliyat olacağını açıklamıştı. da GülbenErgen Boyu, Kaç Yaşında? Boyu 1.66 cm, kilosu 50, burcu ise aslan’dır. 2021 yılı itibariyle yaşı 48’dir. Ergen Kadıköy Ticaret Lisesi mezunudur. 2004 yılında Mustafa Erdoğan ile evlenmiş bu evliliği 2012 yılında son bulmuştur. Geçtiğimizyıl 12 kilo veren Gülben Ergen harika bir bedenle karşımıza çıktı. Görenler nasıl kilo verdiğini araştırmaya başladı bile. Peki nasıl oldu? 2014 yılında da formunu korumaya devam eden Gülben Ergen hayalindeki vücuda Tarçın Diyeti ile kavuşmuş. Tarçın zayıflatır mı? Tarçın ile zayıflama nasıl olur? Giden Günlerim Oldu'dan sonra birlikte düet yaptıkları ikinci şarkıdır. Şarkı, Youtube'da 91 milyonluk izlenmeyle Ergen'in en çok izlenen video klibi oldu.Ağustos ayında Acun Ilıcalı'nın sahibi olduğu TV 8 ekranlarında Rising Star Türkiye yarışmasında Demet Akalın, Mustafa Sandal ve Fuat Güner ile jürilik yaptı. Gülben Ergen, ekranların sevilen yarışma programı İbo Show'a konuk oldu. Star TV ekranlarının büyük ilgiyle izlenen programı İbo Show 2022 yılbaşı özel bölümünde ünlü konuklar cash. Ünlü sanatçı Gülben Ergen’in hayatı hakkında detaylar araştırılmaya devam ediyor. Gülben Ergen kimdir, nereli? Gülben Ergen hangi burç, boyu kaç? Soruları ile Gülben Ergen’in dizileri ve albümleri hakkında detaylar merak ediliyor. Şarkısı, söz yazarı, oyuncu ve sunucu olan Gülben Ergen, 1988 yılından günümüze yakından tanınan bir isim olarak sanat çalışmalarını sürdürüyor. 2004 yılında Mustafa Erdoğan ile evlenen ve 2012 yılında boşanan Gülben Ergen, 2014 yılında Erhan Çelik ile evlenmiş ve çift 2016 yılında boşanmıştı. 3 çocuğu bulunan Gülben Ergen, pop ve fantezi müzik türündeki şarkıları ile popülerliğini korumayı sürdürüyor. Kariyerine mankenlik ve oyunculukla başlayan Gülben Ergen, daha sonra müzik piyasasına assolist olarak adımını atmış ve müzikal kariyerinin altın yıllarını yaşamıştı. Oyunculuk kariyerinde de önemli ödüller kazanan Gülben Ergen, çıkardığı albümler ile de birçok ödülün sahibi olmuştu. Gülben Ergen’in biyografi bilgileri, kim ve aslen nereli olduğu, memleketi, boy ve burcu ile oynadığı diziler ve albümleri hakkında merak edilen detaylar ortaya çıktı. GÜLBEN ERGEN KİMDİR, HAYATI Sanatçı Gülben Ergen 25 Ağustos 1972 tarihinde İstanbul Kadıköy’de dünyaya geldi. Erenköy Kız Lisesi’nde ortaokulu, Kadıköy Ticaret Lisesi’nde liseyi tamamladı. 1987 yılında 16 yaşında iken Hürriyet gazetesinin düzenlediği Sinema Yıldızı Yarışması’na katıldı ve ikinci oldu. Liseyi bitirdikten sonra mankenliğe başlayan Gülben Ergen, 1988 yılında ilk sinema deneyimini Biz Ayrılamayız filmiyle kazandı. Aynı yıl Deniz Yıldızı filminde Kenan Kalav ile başrolü paylaştı. Bu filmlerin ardından Kanun Savaşçıları filminde rol aldı. 1994 yılında Maksim Gazinosu’nda İbrahim Tatlıses’in alt kadrosunda sahne almaya başladı ve Tatlıses’in Haydi Söyle adlı şarkısının klibinde oynadı. Aynı yıllarda müzik kariyerine de başlayan Gülben Ergen, Fırat dizisinde de oynadı. 1997 yılında Merhaba adını taşıyan ilk albümünü çıkardı. İkinci albümünü 1999 yılında çıkardı bu yıllarda birçok televizyon yapımında rol aldı. Oyunculuğun yanında albümleri ile de gündemden düşmeyen Gülben Ergen, birçok müzik ve oyunculuk ödülünün de sahibi oldu. 2007 yılının Ocak ayında ilk çocuğu Atlas’ı dünyaya getiren Gülben Ergen, ATV ekranlarında yayınlanan Gülben Ergen’le Sürpriz programını da hazırlayıp sundu. Gülben Ergen, 2009 yılında ikiz bebekleri olan Ares ve Güney’i doğurdu. GÜLBEN ERGEN NERELİ, MEMLEKETİ Sanatçı Gülben Ergen İstanbulludur. Memleketi İstanbul olan Gülben Ergen, İstanbul’da doğmuş ve büyümüştür. Eğitim hayatı İstanbul’da geçen Gülben Ergen, yaşamını da İstanbul’da sürdürüyor. GÜLBEN ERGEN BOYU KAÇ? Sanatçı Gülben Ergen’in boyu 166 cm’dir. Gülben Ergen 67 kilodur. Bir dönem Seren Serengil ile kavgalı olan Gülben Ergen, Seren Serengil’in yaptığı açıklamalar üzerine kendisine dava açmış ve Serengil’in 3 gün hapis cezası almasını sağlamıştı. GÜLBEN ERGEN HANGİ BURÇ, BURCU NE 25 Ağustos doğumlu olan Gülben Ergen Başak burcudur. Birçok TV programına imza atan Gülben Ergen, Çocuklar Gülsün Diye Derneği ile tüm Türkiye’nin takdirini kazanmış ve çocuklar için yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ile önemli işler başarmıştı. GÜLBEN ERGEN DİZİLERİ, FİLMLERİ OYNADIĞI DİZİLER 1988 - Biz Ayrılamayız film 1988 - Deniz Yıldızı film 1989 - Av 1990 - Hanımın Çiftliği TRT 1991 - Kanun Savaşçıları TRT 1992 - İşgal Altında TRT 1994 - İki Kız Kardeş Show TV 1997 - Fırat Star TV 1998 - Marziye TGRT 2001 - Dadı Show TV, atv, Star TV 2002 - Hürrem Sultan Star TV 2006 - Gönül Kanal D 2017 - Vezir Parmağı 2019 - Çok Güzel Hareketler 2 Kanal D GÜLBEN ERGEN ALBÜMLERİ, DİSKOGRAFİSİ Merhaba 1997 Kör Aşık 1999 Sade ve Sadece 2002 Uçacaksın 2004 Gülben Ergen Live in İstanbul 2005 9+1 Fıkır Fıkır 2005 Gülben Ergen 2006 Aşk Hiç Bitmez 2008 Uzun Yol Şarkıları 2009 Hayat Bi' Gün 2011 Kalbimi Koydum 2015 Ünlü şarkıcı Gülben Ergen, yakın arkadaşı Armağan Çağlayan'ın YouTube kanalında yayınlanan programına konuk oldu. Özel hayatıyla ilgili samimi itiraflarda bulunan şarkıcı; abisinin ölümü, ikiz çocuklarının 2 ay erken doğması ve annesinin huzurevinde yaşamasından bahsetti. "TAŞIYAMADIĞIM, GÜCÜME GİDEN BİR ACI"17 yaşında abisinin ani ölümüyle yıkılan Gülben Ergen, yaşadığı büyük acı için "Annem ve babam ayrıydı ve ben annemle yaşıyordum. Bizde telefon olmadığı için babam anneme bu haberi çok sert bir şekilde verdi. Ne yapacağımızı bilemedik. Şu an ışıklar altında olduğum için sorulara gardımı alarak cevap veriyorum ama abimle ilgili bir soruda gardımı alamıyorum, içim çekiliyor çok üzülüyorum. Hele ki şu anda eksikliğini çok hissediyorum. Keşke benim çocuklarım dayılarını tanısaydı, keşke şu an evde olsaydı. Taşıyamadığım ve çok gücüme giden bir acı. Beni bırakıp gitmesi..." dedi."ÇOCUKLAR DOĞDUĞUNDA KALBİ DURDUĞUNDA ALARM VEREN YATAKTA YATTI"İkiz çocuklarının 2 ay erken doğmasıyla ilgili konuşan Ergen, "Biri 1 kilo 100 gram diğer 1 kilo 300 gram doğdu. Onların yoğun bakımda kaldığı süreç kolay değildi. Yaşamla ölüm arasında bir kelime varmış; entübe olmak... Bir ara bana 'Kaç çocuğunu var?' denildiğinde Atlas ve ikizler diyordum. Pedagog bana direk 'Size tedaviye başlayalım çünkü sizin Atlas, Ares ve Güney diye 3 oğlunuza var ve onlarında bir isimleri var' dedi. Meğerse bunun çok derin bir hikayesi varmış. Çocukların birinin ilk 4 ay görüp görmediğini anlamadık. Birinin akciğerinde sorun vardı diğerinin kalbi delik dendi o ilaç tedavisi gördü. Bebekler eve geldiklerinde kalpleri durduğunda alarm veren bir yatakta yatıyorlardı. Şimdi birkaç cümleyle anlatması çok kolaya ama yaşaması hiç kolay değildi. İçimden kalbimden ve ruhumdan sildiremediğim şeyleri Google'dan da sildirmeye gerek yok. Çocuklarıma gördüğü her şeyi anlatırım." ifadelerini kullandı."ANNEM HUZUREVİNDE DİYE CANIMA OKUDULAR"Annesinin uzun süredir kendi isteğiyle huzurevinde yaşadığını ancak bu durumdan çok hoşnut olmadığını belirten Ergen, samimi açıklamalarına şöyle devam etti "Anne 'Bak annesini huzurevine koydu' derler diyerek 5 sene engelledim. Annemin evi, yazlığı, kışlığı var. Şimdi Darüşafaka'da kalıyor ve biz oraya çok ciddi bir bağış yaptık. O süreçte neler yaşadık anlatamam. Annem Urla'daki Darüşafaka'daki evine yılda iki kere gidiyor. Annemin oraya 2 sene gitmediği de oluyor. Darüşafaka'ya konser vermediğim için annemden hala azar işitiyorum. Annemin çok sevdiği bir yer ama benim tepki göstererek canıma okudu. "ANNEM KAPIDA ŞOFÖR OLMASINA RAĞMEN MİNİBÜS KULLANIYOR""20 gün önce dişçiye gidecekti ben de aradım ne yaptığını sormak için. Bir öğrendim ki minibüse binmiş. Kapısında şoför hazır bekliyor. 'Anne niye minibüse bindin' diye sordum. 'Ne var bunda maskemi taktım eldivenimi taktım herkes gibi bindim. Halk bilinçli. Paramı eldivenle verdim aldım. Sensin huzurumu kaçıran minibüs değil' diyor. Ben de 'Unutmayın ki bana bir şey olmaz' diye şuursuz şuursuz konuşuyorum. Böyle bir annem var. " Armağan Çağlayan Gülben Ergen İçim Ölü Magazin Haberler Ünlü şarkıcı Gülben Ergen, sesi kadar güzelliği ve fit vücudu ile de dikkat çekmeyi başarıyor. Kadınlar için örnek teşkil eden isimlerden biri olan Ergen, bu misyonunu her alanda gösteriyor. Son zamanlarda verdiği kilolarla oldukça düzgün bir fiziğe sahip olan Gülben Ergen nasıl zayıfladı, kaç kilo verdi, neler yedi? Gülben Ergen diyet listesi ve püf noktaları sizlerle... Ünlü şarkıcı Gülben Ergen, sesi kadar güzelliği ve fit vücudu ile de dikkat çekmeyi başarıyor. Kadınlar için örnek teşkil eden isimlerden biri olan Ergen, bu misyonunu her alanda gösteriyor. Son zamanlarda verdiği kilolarla oldukça düzgün bir fiziğe sahip olan Gülben Ergen nasıl zayıfladı, kaç kilo verdi, neler yedi? Gülben Ergen diyet listesi ve püf noktaları sizlerle... Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Elexus Hotel’in “yaza merhaba” etkinliğinde sahneye çıkan Gülben Ergen, düzgün fiziğiyle dikkat çekti. İki yıl önce Şeyda Coşkan’la çalışarak 12 kilo veren, o zamandan beri de koruma programına devam eden ünlü şarkıcının özel bir beslenme düzenine uyduğu öğrenildi. O programa göre kırmızı eti sadece haftada iki gün tüketen, diğer günlerde hurma, zeytin ve salatayla beslenen Ergen’in sürpriz bir projeye imza attığı da ortaya çıktı; ünlü şarkıcı “Dadı Mutfakta” adlı küçük bir paket yemek servisi kurdu. Artık bütün Türrkiye’nin tanıdığı bebek...Almanya’dayım... Dilini, yolunu, huyunu bilmedikleri bir ülkenin hastane bahçesinde, varını yoğunu satıp bebeklerini son çare buraya getiren bir anne babanın gözyaşları içinde anlattıklarını mı şaşırayım, bebeğin durumuna mı kahrolayım, aileye burada sahip çıkan insanlara mı sarılayım, ihtiyaç duyulan bağışın 19 saatte nasıl toplandığının hikayesini mi dinleyeyim?“Neden kendi ülkende değilsin?” sorgusu var bir de... Ayıpların ayıbı...Ülkemizde ölen bebeğinin organlarını bağışlayan kaç kişi var, sorarım size? Ben dahil hangimiz bu bilinçteyiz? Organ bağışı ülkemizin aydınlanması gereken kör noktalarından biri. Yok efendim bu ameliyat orada olmalı mıydı, burada yapılamaz mıydı… Kartal bebek umutsuzca kalp beklerken kılını kıpırdatmayanlar, o sevgi zincirine bir halka eklemeyenler, bu defa bir nifak zinciri oluşturdu! O eşsiz dayanışma duygusunu bile çok gördüler bu güzel ve yalnız ülkeye… Ben gidip o bebeği hasta yatağında minicik halsiz elini anne ve babanın yüreğine Kartal bebeğin beşiğinin ucundan size sesleniyorumSiz hiç kalp bekleyen bir bebeğin gözlerine baktınız mı? Siz hiç çocuğuna kalp arayan bir anne-babanın yüreğine dokundunuz mu? O minnettar gözleri görseydiniz… O yüreğin atışlarına kulak verseydiniz… İnanın bana bu laflardan dolaylı çok nakli olması gereken 10 aylık Kartal bebek için Türkiye el ele verdi ve 19 saatte tam 1 milyon 99 bin Euro toplandı. Gülben Ergen, Almanya’ya gitti ve Yıldırım ailesini hastanede ziyaret etti. ◊ Öncelikle büyük geçmiş olsun. Kartal’ın öyküsünü en başından öğrenmek istiyorum...- Ahu Kahraman Yıldırım Kartal çok istenen bir bebekti. Ancak ondan 1 sene önce bir bebeğimi kaybetmiştim. Onun kaybının getirdiği korku, Kartal’a hamileliğim boyunca hep sürdü...◊ Başınız sağ olsun… Nasıl kaybettiniz bebeğinizi? - Ahu Kahraman Yıldırım Hamileliğimde domuz gribine yakalandım. Komaya girdim. Böyle bir durumda öncelik anneyi yaşatmaktır. Beni kurtarmak için verilen ilaçlar sonucunda bebeğin suyu bitti.◊ Karnınızda mı öldü yani?- Ahu Kahraman Yıldırım Hayır, büyümeye devam etti. O da mucize bir bebekti. Ama sıkıştığı için beyin hasarı oluşmaya başladı. Doktorlar önümüze bir seçenek sundu. “Böyle giderse çocuk karnınızda ölebilir. Ölmezse de ağır beyin hasarlı olarak dünyaya gelecek” dediler. Bir karar vermemiz gerektiğini söylediler. Bebeği almayı önerdiler. İki gün boyunca eşim Levent’le hüngür hüngür ağladık... ◊ Kaç aylıktı o zaman bebek?- Ahu Kahraman Yıldırım 6 aylıktı. Levent “Başımın üstünde yeri var, ömür boyu bakarım ben ona. Ama kızımız Lal ne yapacak bize bir şey olursa? Sen bilirsin, arkandayım” dedi. Canım çok yandı. Bir de susuz bir ortamda bebek dönmeye çalışıyor, kendine ve bana zarar veriyordu. Ben kendime değil ama Lal’e bunu yapmak istemedim. Ve doktora “Bebeği alabilirsiniz” dedik. Doktor “Suni sancıyla doğum yapacaksın” dedi. 13 saat suni sancı çektim. O bebeği öleceğini bile bile doğurdum. Sonra doktor dedi ki; “Birkaç saniye yaşayacak, tanışmak ister misin?” “Hayır, yapamayacağım” dedim. Ben hamileliğim boyunca sürekli “Allah’ım ne olur oğlum olsun, babamın adını koyayım” diye dua ediyordum ama bebeğin cinsiyetini öğrenememiştik. Ultrasonda göstermiyordu kendini çünkü. Doğumdan sonra bebeği bir kutu içinde eşime vermişler. Eşim şok geçirmiş. Arabada ağlaya ağlaya anneannesinin mezarının yanına götürüp gömmüş.◊ Erkek miymiş?- Ahu Kahraman Yıldırım Evet. ◊ Peki sonradan pişman oldunuz mu o kararı verdiğinize?- Ahu Kahraman Yıldırım Şu anda yaşadığım sürece bakınca, doğru karar verdiğimi görüyorum.◊ Kartal, bu olaydan ne kadar zaman sonra doğdu?- Ahu Kahraman Yıldırım 1 sene sonra. Aynı ayda hem şey 20 günlükken başladı◊ Kartal’ın hastalığını ne zaman fark ettiniz?- Ahu Kahraman Yıldırım Nefes alıp vermesinde sorun vardı. Henüz 20 günlükken yoğun bakıma girdi. Doktoru Yalım Yalçın, “Durumu ağır, kalp kası çalışmıyor. Mikrop kapmış olmasından şüpheleniyoruz” dedi. Ayrıntılı test yapıldı. Sonrasında doktor, işin kalp nakline kadar gidebileceğini söyledi. ◊ O an ne düşündünüz?- Ahu Kahraman Yıldırım “Hocam yaptırırız” dedik. Apandisit ameliyatı gibi bir şey olduğunu sanıyorduk. Ama “Çok kolay bir şey değil kalp nakli. Burada kalp bekleyen çok çocuk var” dedi. O zaman hastanede yatan Tuğra bebek vardı, maalesef vefat etti. Doktor haklı olarak bizi çok ümitlendirmek istemedi. Sonra da oğluma “dilate kardiyomiyopati” teşhisi kondu. Kalp yetersizliği. Kalp kasının çalışmamasından kaynaklanıyor. Kalp çalışmayınca çocuk sarardı, çişini yapamadı, karaciğeri şişti. Bedeni tamamen bir motor gibi düşünün, kalp kan pompalamayınca zincirleme olarak her şeyi bozuldu. Tekrar kalbi çalıştıracak ilaçlar verdiler. Bir de idrar söktürücü. Karaciğerini boşaltsın diye. Kartal’a 25 günlükken anjiyo yaptılar. Sonrasında ilaçlarla toparladılar ve bizi yoğun bakımdan taburcu ettiler. ◊ Sonra?- Ahu Kahraman Yıldırım Kartal 10 Eylül’de yoğun bakıma girmişti. Ekimin sonunda evdeydik. Evi karantinaya aldık. Kapımızı misafire kapadık. Hatta bu süreç çok zordu, çünkü kızımız okula gidiyordu. Hem Kartal’ı hem de kızımızın psikolojisini korumak zorundaydık. Ağlama krizleri geçiriyordu kızım. Kartal’ı da odadan hiç çıkarmıyorduk, sonra doktorumuz “Yapmayın. En azından salona kadar çıkarın bebeği. Bu kadar izole yaşatırsanız, bu sefer doktora gidip gelirken pat diye mikrop kapacak” dedi...◊ Bu süreçler de Ahu Kahraman Yıldırım Bunlar da geçti. Sonrasında Aygün Dindar hocaya gitmeye başladık. İlaçlar da fayda etmeye başladı. Kartal kilo aldı, gelişti. Bütün refleksleri yerindeydi. Ama kalpteki o büyümeyi engelleyemedik. Göğsü yamuldu.◊ Dışarıdan fark edilecek kadar ağır bir durumdaydı yani?- Ahu Kahraman Yıldırım Evet, benim elime gelmeye başladı. Eşime de “Bir tuhaflik var, çocuğun göğsü büyüyor” dedim. O süreçte Kartal bir de diş çıkarmaya başladı. Ağladıkça kalbini yordu, üstüne bir de diş ateşi eklendi. Ateş kalbe baskı yaptı, nabız yükseldi. Pulmoner hipertansiyona yakalandı sonra. Ölümle sonuçlanabilen bir hastalık bu. Bunu öğrendiğim gün de doğum günümdü. Ardından Kartal’da bazı değişimler olmaya başladı. İnliyordu. Yediklerini kusuyordu. Kalbi büyüdüğü için midesine baskı yapıyormuş meğer. Biz de diş çıkarmasına yoruyorduk. Aygün hanım aradı bir gün, “Çabuk yanıma gelin, sizinle bir şey konuşacağım” dedi. Levent okulla ilgilendiğinden ben tek gittim muayenehanesine. “Açık konuşacağım seninle, Kartal iyi değil, acilen kalp nakli olması gerekiyor” dedi. ◊ Kaç aylıktı o sırada?- Ahu Kahraman Yıldırım 8 aylıktı. Mayıs ayıydı. “Bir an önce müdahale edilmesi lazım. 1 yaşından önce kalp nakli olmalı” dedi doktor. ◊ Bu ameliyatı Almanya’da yaptırmaya nasıl karar verdiniz? - Ahu Kahraman Yıldırım Biz Almanya’yı ilk Yalım Yalçın’dan duyduk aslında. Bize dedi ki; “Bakın bu hastalar için dünyada Pulmoner Banding’ operasyonu yapılıyor. Almanya’daki bir hastanede bulunmuş. Kalbin çalışan kısmına bir bant takıyorlar bu teknikte. Bazen işe yarıyor. Yani çocuk nakle gerek kalmadan kurtulabiliyor. Ama şu anda da kliniği iyi gidiyor bebeğin. Bu operasyon ters de tepebilir. Her şey bir risk. Sonuçta karar sizin.” Sonrasında Kartal kötüleşince ben Aygün hanıma “Ne dersiniz, böyle bir şey varmış, deneyelim mi?” diye sordum. “Artık sürecin sonuna geliyoruz, her şeyi deneyebilirsin” dedi. Bu arada İzmir’de, Ankara’da araştırmalara başladık. Yani bu süreçte Türkiye’de hiçbir şey yapmamış değilim. Ankara’da Beytullah bebek örneğini bulduk. Aradık, ameliyatını yapan doktoruyla görüştük. Beytullah 14 aylıktı, Kartal ise 8. “Getirin, deneriz” dedi. O süreçte Kartal’ın durumu kötüleşti. 3 gün sonra evde fenalaşınca yoğun bakıma kaldırdık. Bu arada Almanya’daki bu Pulmoner Banding’ operasyonu aklımı kurcalıyordu...◊ Ve denemek istediniz...- Ahu Kahraman Yıldırım Böyle bir durumda her seçeneği denemek istemez misiniz? Şu anda bulunduğumuz hastaneden muayene randevusu aldık. Ama şunun altını çizmek istiyorum; biz Almanya’ya nakil için gelmemiştik aslında. “Türkiye’de bunu yapamazlar, Almanya’da yaptıracağız” demedik. Vize başvurumda bile bu operasyon hakkında görüş almak için Almanya’ya gelmek istediğimi belirttim. Onlar da “Peki buyurun gelin bakalım” dediler. Biz buraya muayane olmaya ve bu operasyon hakkında bilgi almaya geldik. “Aman bize burada nakil yapmıyorlar, yetiş ey Almanya” demedik...BUNDAN SONRA ORGAN BAĞIŞI İÇİN ÇALIŞACAĞIM◊ Organ bağışı konusunda bir misyon edindiğinizi düşünüyor musunuz?- Ahu Kahraman Yıldırım Kesinlikle. Türkiye’de şu anda organ bağışıyla ilgili çok ciddi bir uyanış oldu. Kartal iyileşsin ya da iyileşemesin, organ bağışının önemini anlatmak için hep çalışacağım. Kartal bu dünyaya benim bu görevi üstlenmem için geldi diye düşünüyorum. Şunu da belirteyim. Eşim hastaneden kağıt aldı, “Ameliyat masraflarımız çıktıktan sonra artan parayı Türkiye’ye geri yollamanızı istiyoruz” diye. Artan para Türkiye’de ihtiyacı olan çocuklara Levent Yıldırım Organ bağışının yaygınlaşması için canla başla çalışacak bir vakfa ihtiyaç var. Çalışmalar yapan kurumlar var ama seslerini yeteri kadar duyurabilmiş değiller.◊ Kartal’ın böyle bir rahatsızlığı olmasaydı, mesela kızınızın organlarını bağışlar mıydınız?- Ahu Kahraman Yıldırım Açıkçası aklıma gelmezdi. Yalan SEÇENEK SUNDU◊ Doktorlarınızla ilgili eleştiriler için neler söyleyeceksiniz?- Ahu Kahraman Yıldırım Buraya gelmemizde ne kalp doktorumuzun ne de diğer doktorlarımızın etkisi var. Bu konuda Prof. Dr. Aygün Dindar zan altında bırakılıyor. Ama o bizim önümüze seçenekler sundu sadece. Ankara ve İzmir’de nakil sırasına girebileceğimizi söyledi, “Ya da Almanya’da Pulmoner Banding ameliyatı olabilir” dedi. Tekrar belirteyim; buraya nakil için gelmedik. Bu operasyonu denemek istedik. Nakil sırasında ölüm oranı da çok yüksek çünkü...19 saatte 60 bin kişi destek oldu◊ Almanya’ya geliş süreciniz nasıl oldu?- Ahu Kahraman Yıldırım Kartal, 15 gün Acıbadem Atakent’te yoğun bakımda kaldı. O süreçte kendini biraz toparladı. Oradaki yetkililere Almanya’ya gideceğimizi söyledik. Ardından hastane bize yoğun bakım hemşiresi ve kullanılması gereken ilaçlarla birlikte Kartal için uçabilir onayı verdi. Hemen Türk Hava Yolları ile iletişim geçtik. Sağ olsunlar, bize çok yardımcı oldular. İlaçlar denetimden geçti. Yoğun bakım hemşiresinin diplomasına kadar her şeyi yolladık. Babamın millerini kullanarak Kartal’ı business’ta uçurduk. Ben ve hemşire de onun yanındaydık. Eşim ve kardeşim ekonomi sınıfında uçtu...◊ Almanya’daki ilk muayene için heyecanlı mıydınız?- Ahu Kahraman Yıldırım Bir gece otelde kaldık sonra ertesi sabah muayene randevumuzun saatinde hastaneye geldik. Hayalimizde, keşke yanılmış olunsa da doktor muayene ettikten sonra “Çocuğunuzun bir şeyi yok, şu ilaçları vereceğiz ve hastalık geçecek” dese vardı. Ama hiç öyle olmadı. Doktor, “Pulmoner banding operasyon için bebeğiniz uygun değil. Ancak kalp nakli yapılabilir” dedi. Ancak şunu da eklediler “Ülkeniz, Eurotransplant Merkezi’ne Avrupa Birliği Üye Ülkeleri Organ Bağış Merkezi üye olmadığı için bu operasyonu yapamayız. Türkiye’ye dönmeniz gerekiyor...” Bebekte enfeksiyon olduğunu ve hemen antibiyotik tedavisinin başlaması gerektiğini de belirttiler. Bizim yanımızda antibiyotiklerimiz vardı. Yoğun bakım hemşiremiz bizi kırmadı, bir gece daha bizimle kaldı. İlaçlarını verdi. Sonra hastaneye yine başvurduk, “Bu şekilde geri dönemeyiz. Enfeksiyon tedavisine burada devam edebilir miyiz” diye sorduk. Allah razı olsun bizi kırmadılar ve hemen bir odaya yerleştirdiler. Sonrasında renkli MR çekilmesini ve kalbin neresinde hasar olduğunu öğrenmek istedik. Nakili Türkiye’de olacaksa da “Tüm tetkikleri elimizde olsun” dedik. MR sonucunu görünce doktorların yüzü allak bullak oldu. Gördüklerinden daha ağır bir durumda olduğu ortaya çıktı. Kalbin çalışması yüzde 18’e inmiş. Biz o sırada ülkemizde nerede nakil yaptırabileceğimizi araştırmaya başladık. Yani Almanya’ya geliş amacımız aslında nakil değildi. Hastane yetkilileri, ambulans uçak ayarlamayı ve tüm masrafları kendileri karşılayarak bizi ülkemize nakil etmeyi teklif etti. Çok üzüldük. Araya Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Yaşar Bilgin girdi. Bilgin’e hastane insiyatifinde yabancı hastalara uygulanan yüzde 5’lik kotayı sorduk. Bu kotadan yararlanmak istedik. Çünkü yolda bir şey olur diye geri dönmeye korktuk. Sonra hastane kurulu toplandı. Kurul bize “Biz insiyatif kullanacağız ama Alman vatandaşı değilsiniz, sigortanız da yok. Bu yüzden çok masraflı bir operasyon olur” dedi. Bu da sistem açısından istenen bir masraf. Hastanenin bir kâr gütmesi gibi bir durum söz konusu değil. “Bu masrafları karşılayabilecek misiniz” diye sordular. İnsan o anda yeter ki hastane kabul etsin parayı bir şekilde buluruz diye düşünüyor. “Siz ne olur burada kalmamıza onay verin, parayı bulacağız” dedik. Kabul ettiler. Önce genetik ve metabolik testler yapıldı. Nakil listesine almadan hastalığın nereden geldiğini ve başka hastalıklarının olup olmadığına bakıldı. Kartal’ın doğuştan ve genetik hiçbir hastalığının olmadığı ortaya çıktı. Neden bu hastalığa yakalandığını henüz kimse bulamadı. Herkes şaşkın.◊ Tedavi masrafları için kafanızda rakam var mıydı?- Ahu Kahraman Yıldırım 500 bin euro gibi bir rakam vardı. Hatta eşimle birlikte ailelerimize bunu söyledik. Neleri satabileceğimizi ve nasıl bu parayı denkleştirebileceğimizi düşündük. Ancak rakam beklediğimizden daha fazla çıkınca ve Kartal aniden yoğun bakıma kaldırılınca çok panikledik. Arkadaşlarımız bizden izin isteyerek yardım kampanyası için valiliğe başvurmak istediklerini söyledi.◊ Arkadaşlarınız bu teklifini hemen kabul ettiniz mi?- Ahu Kahraman Yıldırım Kartal kötüleşince parayı acilen bulmamız gerekiyordu. Çünkü nakil sistemine girebilmesi için de paranın hastanenin hesabına yatması lazımdı. Bu nedenle teklife sıcak baktık.◊ Ne kadar para yatırmanız gerekiyordu?- Ahu Kahraman Yıldırım 500 bin euro’yu hemen yatırmamızı istediler. Toplam maliyet ise 1 milyon 99 bin euro’ydu. Bundan fazla da çıkabileceğini baştan söylemişlerdi. Ve biz de bunu kabul ettik.◊ 19 saatte ne kadar para toplandı?- Ahu Kahraman Yıldırım 1 milyon 99 bin euro. Bu para toplandığı anda banka hesaba bloke koydu. Fazladan 1 lira bile gelmedi. Sistem kendini şak diye kapattı. 500 bin euro toplandığı anda banka bize haber verecekti. Çünkü acilen o paranın hastaneye yatması gerekiyordu. Bizim parayla hiçbir temasımız olmadı. Toplanan rakam hemen hastanenin hesabına geçti. Kampanya başladıktan sonra sabah banka yetkilileri avukatımızı aramış. “Çabuk gelin para toplandı, hastaneye EFT yapacağız” diye. Avukatımız bizi arayıp bunu söylediğinde şok olduk. Koşa koşa hastaneye gelip EFT’nin yapıldığını söyledik. Sonrasında avukatımız tekrar aradı ve tüm miktarın toplandığını söyledi. İnanamadık. Hastane kapısının önünde hüngür hüngür ağladık. ◊ Kaç kişi destek oldu? Rakamı biliyor musunuz?- Ahu Kahraman Yıldırım 60 bin kişi. Bizde dokümanları da var. 5 lira, 10 lira, 20 lira, 2 lira diye... ◊ En yüksek bağış tutarı ne kadar?- Ahu Kahraman Yıldırım 22 bin lira. Hiç tanımadığımız biri. İki üç tane 20 bin, 5-6 tane de 10 bin lira var. Kalanı hep yukarıda saydıklarım gibi. Hesap kapandıktan sonra 500 bin lira daha gelmiş. Banka parayı yollayanlara geri YIL SONRA TEKRAR NAKİL GEREKLİ ◊ Şu andaki aşama nedir?-Ahu Kahraman Yıldırım Kartal’ın enfeksiyonun inmesiniz bekliyoruz. Kartal nakil listesine kırmızı alarmlı yani en acil olarak alınacak. Çünkü Kartal’ın kalbi şu anda hiç iyi değil. Uyutuluyor. Hali yok. Almanlar Türkiye’ye göre şansımızın daha düşük olabileceğini söyledi. Çünkü burada çok fazla çocuk ölümü yok. Ama buradaki şansımız başka ülkelerden de kalp gelebilecek olması. Zaten sistemin bu kadar pahalı olma sebebi de bu. Bir nakil esnasında uçaklar kırmızı alarmla uçuyor. Çok çok büyük doktorlardan ve sağlıkçılardan oluşan bir ekip var. Mesela ben gece evde kaldım diyelim. Sabah hastaneye geldiğimde Kartal’ı ameliyatta bulabilirim. Çünkü kimse bir daha “çocuğunuzu ameliyata alıyoruz” demiyor. Önden bizim imzalarımızı aldılar, her türlü prosedürü kabul ettiğimize dair. “Nakilden sonra kanser olabilir, böbrek nakline ihtiyacı gibi bazı sağlık sorunları olabilir. Bunları kabul ediyor musunuz” dediler... Şu anda böbrekleri ilaç sayesinde çalışıyor. İlaç sayesinde çişini yapabiliyor. Zaten yüzde 90 böbrek hastası olma ihtimali var. Nakil sonrası da pahalı bir süreç. Eşimle çalışıp bunu halledeceğiz elbette. Yeter ki o sürece uzun kalp nakliyle yaşayan ve değiştirmeye 20 yıl yaşıyor. 20 yıl sonra yeniden nakil olmak gerekiyor. Kartal ameliyattan sonra da kolay olmayacak bir süreç yaşayacak. Bu ömür boyu sürecek bir yolculuğun hazırlık kader buluşturdu◊ Hiçbir şeyini bilmediğiniz bir ülkeye gelip burada yaşamaya başlıyorsunuz. Ve sosyal medyadan Yunus- Öznur Arslan ile tanışıyorsunuz ve onlar size evlerini açıyor… Ne kadar güzel bir şey olmuş…- Ahu Kahraman Yıldırım İyiliklerini saymakla bitiremeyiz. Evlerinde kaldık, bizim çamaşırlarımızı bile yıkayıp Levent Yıldırım Yunus’la birlikte teravih kıldık, oruç açtık. Bize her gün sıcak yemek getirdiler. Ve biz bu insanları daha önce tanımıyorduk. İkisinin de hakkı ödenmez. Gece gündüz beraberiz. ◊ Yunus Bey siz ne iş yapıyorsunuz?- Yunus Arslan Ben Türkiye’ye araba alıp satıyorum. Bazen çok yoğun oluyor işim bazen de iki ay çalışmıyorum. Şu anda sadece Kartal ve ailesi için elimizden geleni yapıyoruz.◊ Bu gönül birlikteliğini neye bağlıyorsunuz? - Levent Yıldırım Tefekkür. Bir şekilde karşılaştık. Onlar da çocuklarıyla ilgili birçok sıkıntı yaşamış ve hâlâ da yaşayan bir anne-baba. Kader bizi bir araya getirdi. Günlerdir hastanede kader ortaklığı yapıyoruz. 10 gün ben onların evinde kaldım. İftarımızı, sahurumuzu birlikte yaptık. Biz şimdi hasbelkader hastaneye yakın küçük bir ev tuttuk. Evin bir anahtarı da Yunus’ta. Bazen biz sabahtan akşama kadar yoğun bakımda oluyoruz Kartal’ın yanından çıkamıyoruz. Eve gittiğimizde bir bakıyoruz ki evin alışverişini yapmışlar. Kelimelerle anlatmak mümkün değil.◊ Evi tuttuğunuzda sadece elinizde bir şişme yatak varmış yanınızda ve elinizi alıp onu eve gitmişsiniz…- Levent Yıldırım Evet. Yunus evi tutarken de yanımdaydı evin eşyalarını koyarken de. Sağ olsun var olsun. Diyecek söz bulamıyorum.◊ Yunus Bey çocuğunuzun ne rahatsızlığı var?- Yunus Arslan Oğlumun tek gözü görmüyor. Diğer gözü de yüzde 120 görüyor. Gelişimi diğer çocuklara göre daha geç oldu.◊ Böyle bir şey yaşadığınız için mi Ahu ve Levent’e kol kanat germek istediniz?- Yunus Arslan Eşim onları Instagram’da görmüş. O sırada ben Türkiye’deydim. Beni sürekli aradı ve olayı anlattı. “Ben gelince gideriz” dedim. - Öznur Arslan Eşimin gelmesini beklemeden ben gittim hastaneye. Buranın yabancısı oldukları için bir şeylere ihtiyaçları olabileceklerini MUCİZE ÇOCUK◊ Mucizelere inanıyor musun?- Ahu Kahraman Yıldırım Şu anda yaşadıklarımız mucize zaten. Kartal da mucize. Bu kadar yaşaması da mucizeydi. Yaşayacak da. Çünkü o mucize bebek. Dualarla dönüyor bu dünya ve Kartal’ın çok dua edeni var.◊ Kızınız Lâl’i de getirecek misiniz?- Ahu Kahraman Yıldırım Şu anda en büyük eksikliğimiz kızımız. Geçen gün hastane odasında Levent’le el ele otururken bana “Kızım dışında hiç evimi özlemedim” dedi. Sonra dedik ki, “Biz neredeysek evimiz orası. Bu hastane odası da kızımız da geldikten sonra evimiz olacak. Odamızda radyomuz da var orgumuzda. Kartal’a ve diğer çocuklara org çaldım. - Levent Yıldırım Kızımızın pasaportunu çıkardık, Schengen vizesi için başvurduk. Şimdi vizesinin çıkmasını Ahu Kahraman Yıldırım Kartal’ın nakil olduktan sonra da durumu çok önemli. Hiç enfeksiyon kapmaması gerekiyor. Lâl İstanbul’da hasta olduğunda anneannesine yolluyordum. Burada bunu nasıl yapacağız ÇOK ÖZLEDİK◊ Kızınız burada olmanızla ilgili ne düşünüyor?- Ahu Kahraman Yıldırım Kızımızı bir aydır görmedik. Çok özledik. Lâl çok olgun bir kız. Ama elbette bizi çok özledi ve konuştuğumuzda zaman zaman ağlıyor. Şu anda annemlerde kalıyor. Kardeşinin çok ağır hasta olduğunu biliyor. Pedagog desteği alıyor.◊ Levent Bey avukatsınız ve burada çalışamazsınız. Ne yapmayı düşünüyorsunuz? - Levent Yıldırım Benim diplomamın burada bir geçerliliği yok. Ortaklarım var ve bir süre buradan idare edeceğim. Bu arada hayat pahalı. Türkiye’de kazanıp Almanya’da harcamak her şeyi 4’le çarpmak demek. O yüzden buradaki hayatımızı devam ettirebilmek için euro kazanıyor olmamız gerekli. Bunun yollarını arayacağız. Oturma ve çalışma izni için başvuracağız. Ne iş olursa yapacağım. Döner de keserim taksi de kullanırım. Çünkü burada bir şekilde ayakta durmak bu ameliyatların yapılabileceğini biliyoruz◊ Neden Türkiye’de sıraya girmediğinizle ilgili tartışmalara ne diyorsunuz?Türkiye’de inanılmaz tesisler, çok iyi donanımlı hastaneler, ve dünya çapında iyi cerrahlarımız var. Türkiye’de bu tür ameliyatların yapılabileceğini biliyoruz. Ama Türkiye’de olmayan şeyler var. Örneğin 9 aylık bir bebeğe kalp nakli yapılamamasının sebebi tesis ya da hoca değil. Organ bağışı olmaması. Şimdiye kadar bu kadar küçük yaşta yapılmış bir kalp nakli bilgisi bizde Alman Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yaşar BilginTürkiye’de organ bağışı merkezi kurulmalı◊ Yaşar Hocam siz aileyi yakından takip eden bir hekim olarak yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?- Bu olay bir mesajdır. Türkiye’de maalesef çocuklarda kalp ve organ nakli yetersizdir. Türkiye’de Avrupa’ya göre doğum oranı çok fazla. Bu ihtiyaç da ileriki yıllarda artacaktır. Devletin bu konuda önlem alması gerekli. Ailenin bu olayla kötü bir niyeti yok. Çocuklarını yaşatmak için mücadele veriyorlar. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinin bağlı olduğu Eurotransplant organ nakil merkezi var. Avrupa’dan çıkan yüzde 5 organın Avrupa Birliği dışındaki devletlere verilmesi mümkün. Benim de çalıştığım bu hastane Kartal’ı böyle kabul edebildi. Türkiye’de daha çok canlıdan alınan karaciğer ve böbrek gibi organ nakilleri yapılıyor Avrupa’ya göre. Avrupa’da ise daha çok kadavradan alınarak nakiller yapılıyor. Ölüden yani kadavradan organ almak için büyük bir sistem kurmanız gerekiyor. Beyin ölümü olan hastanın organ nakli olana kadar yaşatılması lazım. Türkiye’nin de bu sisteme geçmesi gerek. ◊ Organ naklinin artması için tavsiyeleriniz neler?- Halkın da bilgilenmesi gerekli. Avrupa’da her gün bu konuda yayın yapılıyor. Burada eğer cebinizde organ bağışı kartınız varsa siz öldükten sonra ailenizden onay alınmıyor. Çocuklar için anne babaların izin vermesi gerekli. Din açısından da normal korkular var. Ama İslam dininde bu farzdır. Bu olayı Türkiye’de kamuoyuna iyice anlatmak gerekiyor. Şu anda eksiklik var. Bizde ülkemizin vatandaşların kendi ülkelerinde bu operasyonları yaptırmalarını isteriz. Çünkü gerçekten buraya gelmek kolay değil. ◊ Avrupa’da organ bağışı çok mu yaygın?- Evet, Avrupa’da yeni bir kanun çıkardılar. Kimse karşı gelmezse doğuştan organlarını otomatik olarak bağışlanıyor. Ancak burada ölen sayısı da az. Bu nedenle çok fazla nakil için organ çıkmıyor. Oysa ki Türkiye’de yılda 15 bin kişi trafik kazasında ölüyor...◊ Siz kaç senedir Almanya’dasınız?- 43 senedir buradayım. Dahiliye ve kardiyoloji doktoruyum. Tıp fakültesini de burada okudum. Doğal, samimi, kendi gibi. Ama akıllı. Ne söylediğini, ne yaptığını ve ne istediğini biliyor. Uçuşmuyor hayatta. Hedefleri var. O yüzden bu piyasadaki bir sürü insanı 8'e katlar. Belli ki önce meşhur bir şarkıcı olmak istemiş, oldu. Ama bununla yetinmemiş, sadece başarı ve şöhret kesmemiş, büyük bir aileye de sahip olmak istemiş. Oluyor. Ama Allah için eş olmanın, anne olmanın da hakkını veriyor. Ayşe Arman / Hürriyet Mustafa Erdoğan'la ilişkisini bilemem ama Gülben Ergen'in oğlu Atlas'la ilişkisini gördüm, oğlanın nasıl anneye hayran olduğunu, birlikte nasıl oyunlar oynadıklarını... Öpüşüyorlar, koklaşıyorlar, gerçek bir ilişki var orada. Ve şimdi iki tane daha geliyor. Güzel taşıyor ve yaşıyor hamileliğini. Güle oynaya. "Uzun Yol Şarkıları" albümünü sevdim ben, Kördüğüm diye bir şarkı var sürekli dinliyorum, albüm yarın piyasada, konseri de çarşambaya... Yeniden hamilesin. Tebrikler. Bilerek isteyerek mi, yoksa kaza mı? -Deli misin? Çok çok isteyerek hem de. Büyük bir aileden güzel ne var? Birkaç yıl önce tek kişiydim, düşünsene şimdi Ağustos'ta 5 kişilik bir aile olacağız. Ben ileride kafasını duvarlara vuran "star"lardan olmak istemiyordum, "Keşke çocuk yapsaydım" ya da "ikinciyi de doğursaydım" diye pişmanlık duyan, bugün kedi köpekleriyle yaşayan. Çünkü bunun telafisi yok. Benim de Oscar'a yürüyecek halim yok. Dolayısıyla, Atlas'tan sonra korunmadım... Pek ikiz bekliyor muydun? -O gerçekten sürpriz oldu işte. Herkes "Labarotuvar mı?" diye soruyor. İkizlere doğal yoldan hamile kaldığıma inanmıyorlar. Ama öyle. Ben de herkes kadar şaşkınım. Çünkü soyumuzda, sopumuzda ikiz yok. Şu hikayeyi bir baştan anlatsana... -Klasik gecikme, evde prediktörle baktım, pozitif çıktı. Mustafa'yla bir gece hastaneye gittik, gizli gizli, parmak uçlarımızda, arka kapıdan girdik. Doktor muayene etti, "Evet" dedi, "Gebesiniz." İlk tepki? -Mahcubiyet! Saçma gelebilir ama ilk anda kendimi Atlas'a karşı suçlu hissettim. Ne diyeceğim Atlas'a, nasıl diyeceğim? Sanki ondan izin almam gerekiyormuş gibi. Bu arada öğrendim ama yerimde duramıyorum. Bir şey hissediyordum ama tanımlayamıyorum. Sanki bir kere daha gitmem lazım, sanki doktor bilmem gereken bir şey daha söyleyecek. Hızımı alamadım 10 gün sonra tekrar gittim. Doktorum Süreyya Menteş baktı ve "Sürpriiiiiz!" dedi. "Ne sürprizi?" dedim, kalbim ağzımda. "İki tane" dedi. Hálá algılayamıyorum. "İkiz, ikiz!" dedi. Kulaklarıma inanamadım. O şaşkınlığımı, hayretimi, şükür ve minnet duygumu nasıl anlatsam sana? Nasıl olur, nasıl oldu? "Mucize bu!" derken hüngür hüngür ağlamaya başladım. Mustafa da yurt dışında. Hemen aradım. Ağlıyorum ya panik oldu, "Ne oldu lütfen söyle?" diyor, elimle telefonu kapata kapata, "Şşşşşş doktordayım, ikiz ikiz!" diyorum, "Alo? Ne dedin?" diyor, "Beni duyuyor musun Mustafa, ikiiiiiz!" diyorum. Önce bir sessizlik oldu, sonra gülmeye başladı. Mustafa hep gülüyor. Gülmekten konuşamıyor. O gün ne zaman konuşsak, gülüyordu. Koşmuş takla filan atmış, öyle dedi. Sen? -Ben eve geldim ve kendimi orman yollarına vurdum. Bir gören olsa, "Bu kadın çıldırmış!" derdi, konuşa konuşa, ağlaya ağlaya, bir başıma 1 saat yürüdüm o yollarda. Korku? -Yok canım ne korkusu? Korksam gelirler miydi, anne diye beni seçerler miydi? Sonra ne yaptın? -Feriha Dildar'ın kapısını çaldım. Çünkü bunu Atlas'a nasıl söyleyeceğim kafamı meşgul ediyordu. Bana tüyolar verdi, yol yordam gösterdi. Oğlumun ayak parmaklarına bayılıyorum. Şöyle bir oyun icat ettim, ayaklarını öpüyorum, "Baş parmak baba, yanında anne, sonra Atlaaaas" diyorum ve geri kalan iki parmağı gösteriyorum. "Bunlar kim?" Atlas, "Bebi bebi..." diyor. Yavaş yavaş onu doğacak kardeşlerine alıştırıyorum. Sonra "Atlas'ın evi neresiydi?" diyorum, karnımı gösteriyor, "Evet Atlas orada büyüdü, buraya yanımıza geldi", sonra karnımı tutuyorum, "Burada iki kardeş var, onlar da geliyor. Bak bakalım ne yapıyorlar" diyorum, karnımı dinliyor, "E eeeeee yapıyorlar" diyor. Evdekilerin ruh hali ne oldu? -Mustafa rahat, ben pırpırım. İki tane nasıl olur bilmiyorum ki, bana öğrenecek yine çok şey çıktı. Ben normal doğumla ilgili çok büyük konuştum, insanlara "Olağanüstü bir şey, mutlaka normal doğurun" dedim. Sen misin öyle konuşan, al işte, şimdi doktorum normal doğumun zor bir ihtimal olduğunu söylüyor, ikizleri taşımanın son güçlüklerinden bahsediyor. Bilmiyorum ki ne olacak, zaman gösterecek. Atlas'ta çok aktiftim ben, bu sefer ciddi olarak dinlenmem gerekiyor. Biri bana "Dinlen ve ayaklarını uzat" derse, ben kendimi kötü hissediyorum, bunalıyorum, depresyona giriyorum. Bakalım bu sefer ne olacak... İkizlere hamileyken insanın algısı nasıl değişiyor? -Fizyolojik etkilerinden söz edebilirim Benim kalbim artı iki kalp daha, "güp- güp- güp" ediyor. Benimkilere ek olarak, 4 el, 4 ayak daha içimde oynuyor, içimde iki minik beden takla atıyor. E çok hoş ve tuhaf bir his. Her şeyi iki görüyorum, ikili pusetler, ikili yataklar. Hayatıma ikiz dadıları, ikiz odaları gibi şeyler girdi. Bu arada "ikizler" demeyeceğim! "Çocuklar" diyeceğim, kesinlikle aynı giydirmeyeceğim, çünkü tamamen iki farklı insan onlar, çift yumurta ikizi, tek yumurta da olsa fark etmezdi ama bambaşka kişilikler, onların bu kişiliklerini ispat etmelerine izin vermek lazım. 20 ay aynı odada kalacaklar, sonra odaları ayrılacak. Önce Atlas'ın odasını alacaktık, odası geniş çünkü, sonra "Yok ayıp olur!" dedik. Resmen korkuyoruz ondan. Nasıl bir çocuk Atlas? -Esnaf sıcaklığı olan bir çocuk! Manavla, kasapla, bütün Bahçeköy esnafıyla arası süper. "Abi, abi, düt, düüüt" diye gidiyor onların yanına. Yanımızda inşaat mı var, biz lahmacun mu yiyoruz, oradaki işçilere de söylüyoruz, ya da yaptığımız kekten ikram ediyoruz, Atlas götürüyor, işçilerle bayıla bayıla arkadaşlık ediyor. Çok sıcak, çok sosyal bir çocuk. Kardeşlerini de sıcak karşılayacağını düşünüyorum. Dadı aramaya başladın mı şimdiden? -Elbette. Geç bile kaldım. Dadı dizisi resmen kaderim oldu. Şu anda dadı profesörü olabilecek bilgiye sahibiyim. İkiz dadısı çok farklı bir şey. Dayanıklı olacak. İkiz tecrübesi olacak. Yaşam enerjisi yüksek olacak. Bir sürü insanla görüştüm, 7-8 aday daha göreceğim. Ben titiz bir anneyim ama pimpirikli değilim. Hapşırsın, aksırsın, düşsün, yerlerde otursun, çimlere, kaydırağa binsin, sümüğü de aksın ama mesela sağlıklı beslensin, yedikleri benim için önemli. Atlas'ın ilk üç ayında, şimdi adını vermek istemiyorum, bir doktor "Şaşal suyuyla yıkayın çocuğunuzu" dedi. "Nasıl yani?" dedim. Deli mi ne? Bundan daha abuk sabuk bir şey duymadım. Tabii ki bir kulağımdan girdi, diğerinden çıktı. Bir daha gitmedim ona. Kafayı biraz annelik yemiş annelerdensiniz... -Evet öyle, bundan da gurur duyuyorum. Ben bir buçuk yılımı ful Atlas'a verdim. Bir insanın çocuğuyla ilişkisi iyi değilse, hayatta hiçbir ilişkisinin iyi gideceğine inanmıyorum. Bir adam çocuğunu sırtına alıp "Aaaa iiii" diye anırmıyorsa, onun için eşek olup evin içinde dolaşmıyorsa, benim için adam değil. Çocuklarıyla çok az vakit geçiren anne- babalar için üzülüyorum. Ben eve geç gitmişsem o gün Atlas'la az ilgilenebilmişsem, ertesi gün 7'de onunla ilgilenmeye, oynamaya başlıyorum. Zaten göz temasından anlıyorsun. Çocuğun gözüne bak, aranızdaki ilişki iyi mi kötü mü anlarsın, çocuk gözleriyle sana her şeyi anlatıyor. Ben yeter ki çocuğumla iyi olayım, hayattaki diğer bütün sorunları çözerim gibi geliyor... Ben Angelina Jolie'nin karizmasını yakalarım ama Mustafa'yı bilemem! Türkiye'de Sinan Çetin-Rebeka Çetin çiftini beğeniyorum, bir sürü çocukları var, bir arada çok hoş görünüyorlar. Angelina Jolie ve Brad Pitt'i de beğeniyorum. Ben Angelina Jolie'nin karizmasını yakalarım ama Mustafa'yı bilemem! MUSTAFA BANA DÜŞKÜNDÜR AMA HİSSETTİRMEZ Mustafa'nın hangi özelliği şahanedir? -Mustafa insandır, adamdır, gözü dolabilendir, yüreklidir, zordur ama çok başkadır. Sana ne kadar düşkün, düşkün mü? -Sever beni bilirim. Ama düşkün olduğunu bilmem, hissetmedim bu duyguyu onda. Duygularını pek göstermez, düşkünse de hissettirmez. O bizden daha farklı bir Gülben mi tanıyor? -Bunu bence Mustafa'ya sormalısın, doğrusu beni ondan dinlemektir. Bir gün sor. YARIM AKILLI OLDUM Fiziksel endişeler yaşamıyor musun? "File döneceğim" demiyor musun? -Kadınım, diyeceğim tabii. Ama ne önemi var aslında. Fil de olurum ceylan da. Ben işin benle ilgili kısmını hallederim, evlatlarım iyi ve sağlıklı olsunlar yeter. Atlas gibi gözümün içine gülecekleri günü bekliyorum. Ben yarım akıllı oldum. Öyle fazla basmıyor kafam artık her şeye. Hemen ağlayıveriyorum. Böyle zor sorular sorma bana! Hamileliklerinde sarıyor musun adama, kıskançlık yapıyor musun? -Sarmamı gerektirecek bir kurt düşürmedi ki içime. Durduk yere de kıskançlık falan yapmam. Yaptırmaz da Mustafa zaten. Hele şimdi yazın Antalya'da olacak, sen burada evde... -Ama doktorumun kesin talimatı var, 15 mayıs sonrası uçağa binmek yok, seyahat etmek yok, gidemem ki yanına... İkide bir "N'apıyorsun?" diye mesaj mı atacaksın? -Yok canım, işini yapıyor adam. Antalya sıcağında 150 kişiyle baş edecek. Bir de pardon ama hamile olan benim, o bana mesaj atsın. Merak etme tüketemeyeceğim Mustafa'yı. Ben hamileliğimi mutlu yaşamak istiyorum. Zaten çok işim var, dadılar, odalar, hastane, doğum, normal, sezaryen, epidural... ARAMIZDAKİ ÖZEL ŞEYLERİ SANA SÖYLEMEMEM İÇİN BENİ UYARDI İkinizin en romantik anı? -Böyle şeyleri anlatmamı istemiyor. Pardon. Birlikte yapmaktan en hoşlandığınız şey? -Akşamları evde, Atlas uyumuşken, o günün kalıntılarını birlikte eritmek, yeni fikirleri, heyecanları, çizimleri, sahneleri, şarkıları gündemi her ne ise paylaşmak... Benim çok hoşuma gidiyor. Atlas'la nasıl bir ilişkisi var Mustafa'nın? Baba olarak mesafeli mi? -Hayır asla değil. Çok sıcak, çok komik, çok sevecen bir baba. Birlikte saatlerce vakit geçiriyorlar. Ben Mustafa'yı ilk tanıdığım gün baba olmayı yakıştırmıştım ona, yanılmamışım. Atlas gece sizin yatağınıza geliyor mu? -Geliyor. Diğer iki tane de gelirse, sen ne yapmayı düşünüyorsun? -Ya sen gerçekten manyaksın! Dedikodular çıkınca, mutlu olduğunuzu göstermek adına el ele balıkçıya gitmek, komik gelmiyor mu? -Gelmez mi? Ama n'apabiliriz? Bir haber çıkıyor, etkisi aylarca sürüyor. Avukatlardan uyarılar gidiyor, saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz. Eşe, dosta, arkadaşa, akrabaya ve her arayana izah etmek zorunda kalıyoruz, "Yok öyle bir şey!" diyoruz. Artık gırgır konusu olmaya başlayınca, "Kalk balıkçıya gidelim"le eğleniyoruz! Tabii ki komik. Ama yan yana fotoğraf verince, iyi anlaşan çift oluyoruz. 3 erkek annesi olmak havalı diyorsun ya, ne kadar havalı? -Çok. Ama biliyor musun Atlas'ın annesi olmak bir ömre bedel... Bunların hepsi mi sana aşık olacak? -Benim onlara olacağım kesin. Sanırım karşılıksız olmaz bu aşk. 4 erkeğin prensesi olacağım. Oğullarının sevgililerine problem çıkaran, çekilmez kadınlardan olmayacaksın değil mi? -Yok yok olmayacağım. Padişah gibi de yetiştirmem, sen merak etme. Aynı zamanda onların arkadaşı olacağım. Sevgili trafiklerine dahil olacağım. Ama mesela bilmiş bir kız oğlumu üzer, çocuğumu uyutmaz, melankolik şarkılar falan dinlemesine sebep olursa, kızı ararım gibime geliyor. "Hamile olmak güzel de Mustafa'yı uzaklaştırıyor benden" diye düşündüğün oluyor mu? Yoksa tam tersine hamilelik sizi yakınlaştırıyor mu? -İkisini de yaşıyorum bu duyguların. Çok sağlam bir ilişkimiz var. Bunu fazla dile getirmeden yaşıyoruz ama ikimiz de biliyoruz. En hoşuna giden iltifatı... -Bunu söylersem Mustafa kızar, aramızdaki özel şeyleri söylememeliymişim, öyle dedi seninle röportaj yapacağımı söylediğimde. En tahammül edilmez özelliği? -Uyandığında çok sevimli olmuyor, itiraf etmem gerekiyor... ALBÜMÜM YARIN ÇIKIYOR Yarın son albümüm "Uzun Yol Şarkıları" piyasada. Sade, sakin, kendi halinde bir şey. Sükunetle hazırladım bu albümü. Hamile olduğumu bilmiyordum. Ama hep müzikte küçülme duygusu vardı içimde. Atlas'ın kulağına söylüyormuşum gibi söyleyeyim. Tabii bu kadar küçülünce her şeyin önemi artıyor. Ortaçgil'den, Alanson'dan şarkı aldım. Ben Mazhar fanatiğiyim. Bugüne kadar daha ticariydim, albümlerim, fotoğraflarım, sahne tuvaletlerim, şarkılarım, konserlerim, hatta küpelerim. Maydanoz'da çıkayım, uçayım, 32 dansçı olsun. Oysa çarşamba günkü konserim çok farklı, 8 kişiden oluşan bir orkestra ve ben, o kadar. Mazhar'ın, Bülent Ortaçgil'in ve kendimin şarkılarını söylüyorum. Arada Mazhar düet yapıyor benimle. İnanır mısın, şimdiden bütün biletler tükendi... MAZHAR'LA DÜET YAPACAĞIM Mazhar'dan bana verdiği şarkıya düet yapmayı istedim. Acayip diller döktüm, kabul etmedi. Bugün aradı, "Hayallerini yıktıysam affet, konserine geleceğim el ele düet yaparız" dedi. Çarşamba Mazhar da benimle sahnede olacak. KARNIMDAKİ BEBEKLERE BAKIYORUM SANKİ BABAM VE ABİM GERİ GELİYOR GİBİ HİSSEDİYORUM Gelelim cinsiyete? -Benim içimden bir kız, bir erkek geçiyordu. Herkes de öyle tahmin ediyordu. Gazetelerde de öyle yazıldı çizildi. Ama Mustafa'nın tahmini doğru çıktı İkisi de erkek! Ne hissettin iki erkek olduğunu öğrenince... -Valla çok yakıştırdım kendime. Nedense, erkek çocuk annesi olmayı çok havalı buluyorum. Hemen kayınvalidemi aradım, onun da üç oğlu var, heyecan içinde "Taç gitti..." dedim, çok güldü. Kayınvalidemle kayınpederim nasıl sevindi anlatamam, annem de mutluluktan çıldırdı. Düşünsene, her yer araba olacak, acayip bir enerji evin içinde. Biz kadınların hayatında, erkeklerin sorununu halletmek diye bir şey var. Hep bir eksik vardır ve hep o eksiği tamamlamaya çalışırız. Ben mesela hem babamı hem abimi kaybettim, hayatımın iki baskın karakteri. İki erkek gitti, iki erkek geliyor ya, sanki onlar geri geliyor gibi hissediyorum. Mustafa ne kadar gururlu? -Çooook. Havasından geçilmiyor. Kızı olsa da delirecekti ama üç erkek babası olma fikri çok hoşuna gidiyor. Hálá ikide bir aldatma haberleri çıkıyor... -Evet ama yapabileceğimiz bir şey yok. Bu işin raconu bu. Mutlu bir çiftsen, ya "ayrılıyorlar" ya da "ihanet" haberi yapacaklar. Öteki türlü, hep mutlu hep mutlu, çok sıkıcı. Ama "Aldatıyor haberi" de artık demode. Hem gerçekten aldatıyor olsa bir yerlerden çıkmaz mı? Zaten Mustafa yapmaz yapsada beceremez, eline yüzüne bulaştırır diye düşünüyorum. Bizim evliliğimiz gerçek bir evlilik. Bu haberler çıktıkça yalandan balıkçıya gidiyoruz. Peki arıyor musunuz gazetecileri "Biz Kıyı'ya gidiyoruz" diye. -Yok hayır. Kıyı'ya gidince geliyorlar zaten. Bilindik üç beş yer var. Ama biz öyle yaşamıyoruz gözüke gözüke, Mustafa sevmiyor, kamera görünce mutsuz oluyor. Kameraların hiç uğramadığı bir sürü yer var, biz oralara gidiyoruz. Ve çok eğleniyoruz. Ben hep söylüyorum, biz Mustafa ile anlaşamayan ve bu yüzden evliliğini götüren bir çiftiz. Zevklerimiz ayrı, soframız ayrı, oylarımız bile ayrı... BEN ÖDÜLLENDİRİLDİM Ne zaman bir şeyi çok kontrol etmeye çalıştımsa yukarıdan şu mesaj geldi. "Dur ya, sakin ol, bize güven, iyi olacak." Ve kendimi bıraktım, gerçekten iyi de oldu. Bu hamileliğim de öyle. Temelinde niyetin iyiyse, birinin bacağını kaydırmadan, efendi efendi, kendi çıtanla ise yarışın, ödüllendiriliyorsun. Ben de ödüllendirildim. MUSTAFA HEKTOR, PARİS GİBİ İSİMLER DÜŞÜNÜYOR İsim düşünmeye başladınız mı? - Atlas, karizma bir isim. Bence yani. Mustafa buldu. Bakalım bu iki bebeye ne bulacak? Ben Ömer, Ali, Cem gibi basit isimler taraftarıyım. O Hektor, Paris gibi mitolojik isimler telaffuz ediyor. Daha bulmuş değiliz. Kız olsa hazırdı Asya. Ama Mustafa bulur, onun zevkine güveniyorum. Atlas'ın meşhur göbek bağı ne oldu? -Buzdolabında duruyor. Yok efendim Anıtkabir'e gömmüşüz, Oxford'a, Harvard'a götürmüşüz. Hepsi palavra. Ne yapacağımızı bilemedik, paşa paşa buzdolabında duruyor. Yeni gelenlerinkiyle evimizin bahçesine gömeriz herhalde.

gülben ergen kaç kilo oldu