Cinayete 20, kitaba 28 yıl. Hrant Dink cinayeti sanığı Ogün Samast 20 yıl, cinayetin kitabını yazan gazeteci Nedim Şener ise 28 yıl hapis cezasıyla yargılanacak! Hrant Dink cinayetinin sanığı Ogün Samast 20 yıl hapis istemiyle yargılanırken, ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ adlı kitabı yazarak 6 ayrı suç
HrantDink cinayeti davasında flaş gelişme! Yıllar sonra yakalandı. GÜNDEM. 12 Ocak 2021 - 17:07. Güncelleme: 13 Ocak 2021 - 00:44. Hrant Dink cinayeti davasında flaş gelişme! Yıllar sonra yakalandı.
Hrant Dink davasını anlama kılavuzu. Agos gazetesi Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün gazetesi yazarı Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007’de Şişli’deki gazete binasının önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Aradan geçen zamanda vur emrini verenlerin, cinayeti
HrantDink cinayetini incelemek için kurulan Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu'nun hazırladığı rapor [ölü/kırık bağlantı] (pdf) Gökçer Tahincioğlu, 60 soruda Hrant Dink cinayeti dosyası: 15 yıllık adalet mücadelesi hâlâ sonuç vermedi 18 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., T24, 19 Ocak 2022.
demokrasiyive seçilmiş hükûmeti korumak için sokağa çıktı. Dünya tarihinde örneği görülmemiş bir darbe karşıtı pasif direniş sonrası darbe püskürtüldü. 16 Temmuz 2016 sabahı Türkiye’nin uyandığı manzara trajikti. Askerî helikopterler, tanklar ve F-16’lar, Ankara ve İstanbul’da terörün hâkim olduğu bir gece
cash. 10 Eylül akşamı CNN Türk’ün “Ne Oluyor” programına katılan Nedim Şener, sıkça tekrar ettiği şu ifadeleri yineledi “Savcı Zekeriya Öz’e dedim ki siz bana Ergenekoncu’ diyorsunuz ama ben kitabımda Dink cinayetiyle Ergenekon’u birleştirdim. Başından beri savunduğum üzere Hrant Dink davası Ergenekon’a bağlanmalıydı.”Şener kitabında da konuyla ilgili şu soruyu sormuştu “Ergenekon iddianamesinde adı geçen birçok sanığın zamanında Dink’e karşı gösterilen tepkilerin odağında bulunması, sanıkların birbiri arasında Dink cinayetiyle ilgili yorumları, elden ele dolaşan şema, polislerden istihbaratçılar tarafından verilen özel bilgilere rağmen, neden Hrant Dink cinayeti Ergenekon iddianamesinde yok?”*Savcılar delillere ulaşamadı’Nedim Şener, aynı kitapta bir yandan “Savcılar, Ergenekon iddianamesinde Hrant Dink cinayetiyle Ergenekon arasında bağlantıyı ortaya koyacak delillere ulaşamadılar”** diye yazarken, diğer yandan “dedikodu” seviyesindeki iddialarla davaların birleşmesi gerektiğini söyleyip duruyor. Ortada Emniyet İstihbarat’ın kendini kurtarmak için uydurduğu masa başında üretilmiş “şema”dan başka bir sözüm ona delil gerçekler mi?Oysa komplo teorilerinin havalarda uçuştuğu sıralarda, Aydınlık’ın cinayetin ilk gününden itibaren yazdığı ve sonrasında Türkiye’yi hayrete düşüren Erhan Tuncel’in açıklamalarıyla ortaya çıkan gerçek basitti. Erhan Tuncel, Emniyet’in kullandığı bir yardımcı personeldi. Cinayet önceden biliniyordu. Bilen kişilerin halen Emniyet’te üst düzey mevkilerde çalıştığı gerçeği ortadayken, o kişiler davanın başından beri korunduğu, soruşturma dosyalarının ayrıldığı ve adeta sümenaltı edildiği sabitken Dink davasının Ergenekon ile birleştirilmesi gerektiğini savunmak, bir yerlere “gerekli mesajı” verme isteğiyle yapıldığı izlenimi veriyor; maddi gerçeğe ulaşma ve adalet arayışından istiyorsanız...Silivri’deki Ergenekon davası karara bağlandı. Doğu Perinçek, İlker Başbuğ, Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu birçok kişiye bu tertip ile müebbet hapis cezası verildi. Diğer yandan öğretim üyeleri, yazarlar, askerler, işadamları, siyasetçiler ve gazetecilere neredeyse ömür boyu sürecek cezalar Şener’e şu soruyu soruyorum Aynı polislerin, savcıların, Fethullahçı gazetelerin, yandaş televizyonların Nedim Şener’e yönelttiği suçlamalar komplo, diğerlerininki “yargılama” kabul edilebilir mi?Bu saatten sonra Nedim için Dink davasının “Ergenekon”la birleştirilmesi şansı kalmadı. Ancak İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir başka “Ergenekon davası” devam ediyor. Çok istiyorlarsa Dink davası, Nedim’in de sanık olduğu o davaya bağlansın. Nedim Şener, Hrant Dink’in “katili” olarak yargılansın.*Nedim Şener, Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları, Güncel Y. 2009,
Google Haberlere Abone ol 12 Mart 2020 1302 Son Güncelleme 16 Nisan 2020 1153 Hrant Dink cinayeti sanıkları arasında yer alan emekli istihbaratçı arabasında uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Düzce'de, emekli Jandarma İstihbaratçı Astsubay Şeref Ateş'e, gece saatlerinde Kuzey Çevre Yolu Çavuşlar Mahallesi mevkiinde aracıyla ilerlerken, yanına yaklaşan beyaz bir otomobilden ateş açıldı. Saldırganlar hızla olay yerinden uzaklaşırken, yoldan geçen sürücüler, polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen sağlık ekibi, aracında kanlar içinde, hareketsiz bulunan Şeref Ateş’in hayatını kaybettiğini belirledi. Yapılan incelemenin ardından Şeref Ateş'in cansız bedeni, otopsi yapılmak üzere morga kaldırıldı. Polis, saldırganların yakalanması için çalışma başlattı. 2017'DE TAHLİYE EDİLMİŞTİ Düzce'de oturan Şeref Ateş'in, Dink cinayetinin planlaması ve uygulanması için Dink'in evinin bulunduğu ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayıncılık işyeri çevresinde keşif faaliyetinde bulunan kişilerle irtibat halinde olduğu, askeri hiyerarşik yapıda üst rütbede görev yapan kişilerin Ateş’e ''Abi'' dediği iddia edilmişti. Savcılık da bu durumu FETÖ içinde yasal hiyerarşi dışında örgütsel bir yapılanma ve örgüt içerisinde bulunduklarını teyit eder nitelikte olduğu değerlendirmesinde bulunmuştu. Mahkeme heyeti 2016'da tutuklanan Ateş'in, 2017’de görülen duruşmada tahliyesine karar verdi. Heyet tahliyeyi, "HTS kayıtlarındaki baz bilgilerinin cinayet tarihi, saati ve yeriyle örtüşmemesine, Adli Tıp Kurumu'ndan gönderilen 10 Ekim 2017 tarihli raporda, olay mahallinde Şişli olduğu iddia edilen kişilere ait görüntülerin sanıklarla uyuşmadığı'' bilgisinin yer almasına ve tutuklu kaldıkları süreye" göre kararlaştırdı.
1540 Son Güncelleme 1421 Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener'in "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabıyla ilgili yargılanmasına devam edildi. İstanbul 2. Asliye Mahkemesi'nde devam eden duruşmada İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Sabri Uzun tanık sıfatıyla ifade ifadesinde 17 Şubat 2006 tarihli "Dink öldürülecek" şeklindeki raporun kendisi görevdeyken Trabzon'dan İstihbarat Dairesi Başkanlığı C şubesine geldiğini söyledi. Uzun, bu rapordan o dönem haberdar edilmediğini, raporu sonradan gazetecilerden öğrendiğini açıkladı, "Bilgi bana ulaştırılsaydı, koruma kararı alınmış olsaydı Dink cinayeti gerçekleşmeyecekti" dedi."İhmal var"Uzun ifadesinde o günkü görevlilerin Dink'i koruma görevlerini ihmal ettiğini ifade etti. Dink ailesi avukatları da daha önce Uzun'un tanıklığını talep etmiş,mahkeme kabul Şener de, "Şimdi Sabri Uzun'un bu ifadesi belki de Hrant Dink cinayetinin arkasındaki bağlantıların ortaya çıkması açısından bir adım olabilir diye düşünüyorum" diye konuştu.
“Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” isimli kitabı nedeniyle hakkında 6 ayrı suçlamayla toplam 28 yıla kadar hapis cezası istenen Milliyet muhabiri Nedim Şener, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün hâkim karşısına çıktı. “Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek”, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “Devlet kurumlarına hakaret” suçlamalarına karşı ilk savunmasını yapan Şener, kitabı devlet kurumlarının raporlarına dayanarak yazdığını belirterek, suçlamaları reddetti. Duruşmayı Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in yanı sıra çok sayıda basın mensubu da izledi.Görüşmeler yayımlandı’Şener, “haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek” suçuna delil gösterilen telefon konuşmalarının, kitabın yazılmasından aylar önce televizyon ve gazetelerde yayımlandığını söyledi. Konuşmaların Dink’in öldürülmesinden sonra cinayetin sanıklarından Erhan Tuncel ile o dönem Trabzon’da polis memuru olarak görev yapan Muhittin Zenit arasında geçtiğini ifade eden Şener, şunları söyledi“Bu konuşmalar, internette Google’dan arandığında önümüze çıkmaktadır, sesli olarak dinlenilebiliyor. Bu nedenle ihlalden söz etmek mümkün değildir.” Şener, bu telefon görüşmelerine dair haberlerin çıktılarını da mahkemeye hakkında “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek” iddiasıyla suç duyurusunda bulunan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve polis memuru Muhittin Zenit hakkında açılmış herhangi bir dava olmadığı için böyle bir suçun işlenmesinin mümkün olmadığını belirten Şener, “Kaldı ki açılmış bir dava varsa, benim gazeteci olarak görevim o soruşturmaya ya da davaya gerçeğin ortaya çıkması için katkı sağlamaktır” dedi. Kitabında devlet kurumlarına ya da devlet görevlilerine hakaret bulunmadığını da belirten Şener, “Bu kitap devletin kurumlarının güvenilirliklerini sağlamaya yardımcı olacaktır. Çünkü burada amacım devlet memurlarına hakaret değil, bugün olduğu gibi yarın da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vicdanlarında kapanmamış olan Hrant Dink cinayetiyle ilgili gerçekleri ortaya koymaktır” diye yazarken Başbakanlık Teftiş Kurulu ve mülkiye müfettişlerinin raporlarından yararlandığını kaydeden Şener şöyle devam etti “Benim hakkımda şikâyetçi olan Ramazan Akyürek ile İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun 10 Ekim 2008 tarihli, görevi ihmal ettiklerine dair bir rapor bulunmaktadır. Rapora dayanıyorBu rapor Başbakan Erdoğan tarafından da imzalanarak İçişleri Bakanı’na gönderilmiştir. İçişleri Bakanı da bu konuyla ilgili iki mülkiye müfettişi görevlendirmiştir. Şikâyetçilerin hakaret iddiası, onların görevlerini ihmal ettiklerine dair rapora dayanmaktadır” dedi. Şener, hakkındaki suçlamaları reddederek beraatini Savcısı Alper Tunga Akgülen ise Şener’e isnat edilen Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve haberleşmenin gizliliğini ihmal suçlarının Basın Yasası’nın 19. maddesinde de yer aldığını belirtti.“Özel Ceza Yasası” konumundaki Basın Yasası’nın bu suçlara para cezası öngördüğünü belirten Akgülen, söz konusu yasanın iddia edilen suçun işlendiği dönemde ve halen yürürlükte olup olmadığını incelemek için mahkemeden süre istedi. Eğer Şener, Basın Yasası’na göre yargılanırsa hapis cezası almayacak. Şener ya beraat edecek ya da suçlu bulunursa para cezasına mahkûm Devletin kusurlarını sergilemek gazetecilerin göreviDuruşmayı izleyen?Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, şu görüşleri dile getirdi “Nedim Şener’le burada dayanışma içinde olmak Türkiye’de basın özgürlüğüne sahip çıkmanın bir gereğidir. Hrant Dink cinayeti yakın tarihte Türkiye için bir yüz karası olaydır. Pek çok nedenle. Ama bunun bir nedeni, bu cinayetin devletin güvenlik birimlerinin -hem jandarma hem de emniyetin- devletin bilgisi dahilinde, bütün kurumların bu istihbaratı almış olmasına rağmen işlenmiş bu çalışmasında devlet görevlilerinin bu alandaki kusurlarını, ihmallerini yine devletin belgelerine dayanarak çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Devletin kusurlarını sergilemek, teşhir etmek toplum adına gazetecilerin bir görevidir. Şener’i Türk demokrasisi adına, basın özgürlüğü adına bu gazetecilik görevini layıkıyla, başarıyla yerine getirdiği için kutlamak bütün devlet kurumlarının -ister polis olsun ister ordu ister yargı- ihmallerinin, kusurlarının sergilenmesi demokrasinin gereğidir. Bu, basının görevi içinde, basın özgürlüğünün güvencesi altında olan bir konudur.”
Dink cinayeti davasının duruşmasında bugün gazeteci Nedim Şener dinlendi. Şener’in ifadesinin ardından duruşma 3-4-6-7 Temmuz tarihlerine ertelendi. Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlilerinin yargılandığı duruşmada tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek, tutuksuz sanıklardan Reşat Altay, Ahmet İlhan Güler ve Celalettin Cerrah hazır ailesi avukatlarında Hakan Bakırcıoğlu ve Hülya Deveci’nin yanı sıra bazı sanık avukatları da mahkemedeydi. Duruşma, İstihbarat Daire Başkanlığı büro memuru Şafak Şen’in tanık olarak dinlenmesiyle başladı. FETÖ PDY’den tutuklu olduğunu belirten ve SEGBİS sistemiyle ifade veren Şafak Şen, Daire Başkanlığı bünyesinde hazırlanan, Sabri Uzun imzalı hedef şahıslar programına dair genelgede parafı bulunanlar arasında yer alıyor. Şen, görevinin gerekli belgeleri hazırlamak olduğunu, koruma amaçlı belgeler istendiğinde onları da hazırladığını söyledi. Hedef şahıslar programının nasıl uygulandığını bilmediğini söyledi. “Sadece bu cinayeti araştırdığım için tutuklandım” Şafak Şen’in ardından gazeteci Nedim Şener’in tanık olarak ifadesine geçildi. Hrant Dink’in hedef haline getirildiği 2004 yılından, cinayetin işlendiği 19 ocak’a kadar Dink’in yaşadığı tehdit atmosferine değinerek söze başlayan Nedim Şener ifadesinde özetle şunları söyledi “Bu benim için ilahi adaletin tecelli ettiği an. Sadece Dink cinayetini araştırdığım için Ergenekon davası sanığı olarak gözaltına alınmıştım. 2008’den itibaren ne yaşadıysak Dink cinayeti davası içinde yaşadık.”“Devletin bütün kanatlarının içinde yer aldığı bir suçtan bahsediyoruz. Kimi ihmalle, kimi göz yumarak, kimi örgüt üyesi olarak bu işe bulaşmışlar. Hrant Dink cinayeti devletin namus davasıdır. Devlet bu cinayeti aydınlatamazsa, 1915 Soykırımı iddialarının altında kalır. Kitabımda Dink cinayeti 1915’in son halkası demiştim.” “Sabiha Gökçe haberinin ardından Genelkurmay Başkanlığı ilk defa bir kişiyi, Dink’i hedef alan bir bildiri yayımladı. Bir yandan Dink’in ayağını denk alması söyleniyor MİT üzerinden. Kendini yalnız hisseden bir gazetecinin karşılaşabileceği en büyük baskı. Şimdi FETÖ’den açığa alınan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Avni Usta, Dink’i korumakla görevli adam Dink hakkında suç duyurusunda bulundu.”“Abdülkadir Aksu süreci başından beri biliyordu”“Siyasetçiler de organizasyonun içinde var. Abdülkadir Aksu, Beşir Atalay var. var. Abdülkadir Aksu süreci başından beri biliyordu. Ali Fuat Yılmazer şu konuda haklı o buradaysa Aksu neden yok?’ “Fetullah Gülen cemaatini suçlama, kriminalize etme durumunda olmadım hiç. Ama Dink cinayeti bana bunun böyle olduğunu gösterdi. Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ kitabımı yazdıktan sonra Muhittin Zenit, Faruk Sarı, Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek benim hakkımda suç duyurusunda bulundular. Böylece karşımda açığa çıkarılması gereken örgütsel bir yapı olduğunu anladım.”“Ergenekoncularla Ergenekon’a operasyon yapanlar Dink cinayetinde fikir birliği yapıyor."“FETÖ devlet içindeki sinsi yapılanmalarını sürdürseydi bu dava buraya gelmezdi.” “Ergenekon operasyonunu başlatmak için Hrant Dink cinayeti sonrası basın üzerinden zihin operasyonları yapıldı.”“Santoro cinayeti Dink cinayeti provasıydı” “Hrant Dink’i 2004’te uyaran MİT’çinin adının Özer Yılmaz olduğunu yazdım. Kimse dikkat etmedi.”“Emniyet Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine sahipti. Dink’in ne pahasına olursa olsun öldürüleceğine” ilişkin F4 raporunu dava dosyasında görüp yayımladım. Hakkımda davalar açıldı. Bu belgeleri anlattığım için 32 yılla yargılanan bir insan haline geldim.”“Rahip Santoro cinayeti Hrant Dink cinayetinin provasıdır.”Şener’in ifadesinin bitmesinin ardından soru faslına geçildi. Müdahil avukat Hakan Bakırcıoğlu, tanık Nedim Şener’e İstihbarat Yalanları’ kitabında geçen Öyle bir formül bulunmalıydı ki hem emniyetçiler ve Akyürek sorun yaşamamalı hem de Tuncel en az zararı görmeli” ifadelerini hatırlatarak Şener’in neyi kastettiğini sordu. Şener de, cinayet işlendikten hemen sonra Celalettin Cerrah’ın yaptığı milliyetçi duygularla işlenmiştir’ açıklamasını hatırlatarak “anlaşma, uzlaşma olsaydı elbette bütün emniyet teşkilatı sorumluluğu ortada kalkacaktı. Tıpkı Santoro cinayeti gibi. Samast’ın verdiği ifadeden cinayetin Samast’ın yakalanması üzerinden kurgulandığını biliyoruz. İlk ifadeye bağlı kalınsaydı bütün emniyet teşkilatı aklanmış olacaktı” dedi. Avukat Bakırcıoğlu, 17 Şubat 2006’da Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen, Hayal tarafından Dink'e eylem yapılacağı bilgisini içeren yazının İstanbul’da Dink’in korunması için yeterli olduğuna kanaat getirdiklerini hatırlatarak "Kitabınızda 'Sorumluluk Cerrah'ın omuzundaydı' demektesiniz, bu yazı ile ve koruma bahsi ile ilgili sorumluluk yalnızca Cerrah'ın değil aynı zamanda bu yazıyı paraflayan Ahmet İlhan Güler'e de ait değil miydi"’ sorusuna Şener “Engin Dinç tarafından gönderilen yazıda daha uyarıcı bir şey olsa daha etkili olacaktı. Ama Dink açık açık tehdit ediliyor. Herkesin sorumluluğu vardı” ifadelerini kullandı. Bakırcıoğlu, "Reşat Altay'ın Hrant Dink cinayetine dair planlamadan haberi olmadığına yönelik iddialarına itibar ettiğiniz ve kitaplarınızda Reşat Altay'a ilişkin anlatımları bu beyanlara göre yaptığınız görülmekte" dedikten sonra Reşat Altay'ın Hrant Dink cinayeti ile farklı tarihlerde birbiri ile çelişken ifadelerini Nedim Şener'e hatırlattı, "Bugün bu kitabı yazıyor olsaydınız Reşat Altay meselesine biraz daha mesafeli bakar mıydınız?' diye sordu. Şener 'bir kitap daha yazacağım zaten, daha geniş çerçeveli olacak' cevabını verdi" Savcı Nedim Şener’e, Ali Fuat Yılmazer’in savunmasındaki iddiasını hatırlatarak, C şube Müdür Yardımcısı Tamer Bülent Demirel ve Yılmazer’in ifadelerinin karışıp karışmadığını da sordu. Şener, Yılmazer ve Demirel arasındaki ifadeleri karıştırdığını belirtti. "Kişisel meselenizi burada çözmeyin"Davanın tutuklu sanıklarından Ali Fuat Yılmazer de duruşmada Nedim Şener’e soru sormak üzere söz aldı. Duruşma salonu, Yılmazer ve Şener arasındaki gergin diyaloglara sahne oldu. Mahkeme Heyeti Başkanı sık sık araya girmek zorunda kaldı, Kişisel meselenizi burada çözmeye çalışmayın’ dedi. Ali Fuat Yılmazer, “İstanbul’dan bir kişinin ismi telaffuz edilmedi. Bugün burada olmamın müsebbibi hukuk değil nedim Şener’dir” dedi. Şener cevaben “ilk haberlerimde Ramazan Akyürek var, Ali Fuat çerezdi. Adı aralarda geçiyor. Bana dava açarak, mahkeme başkanıyla aynı kapıdan girerek beni taciz etti” ifadelerini kullandı. Yılmazer, Şener’in bilgi kaynağının İstanbul İstihbarat yetkilileri olduğunu iddia ederken Şener bu iddiayı yalanladı. Yılmazer’in ardından Şener’e soru sormak için söz alan Ramazan Akyürek, Dink cinayetinin hemen ardından İstanbul’da yapılan ve Ramazan Akyürek’in de katıldığı toplantıyı Akyürek’i kurtarma operasyonu’ olarak tanımlayan Şener’i eleştirdi, ”Bu nasıl bir kurtarma toplantısı ki zorla katılıp bir saat içinde ayrılıyorum. Açık ki kendini kendin kurtarmaya çalışanlar İstanbul’daki görevlilerdir” dedi. Şener de “Akyürek Mcdonalds bombalamasında da Rahip Santoro öldürüldüğünde de Trabzon Emniyet Müdürü. Bunlar olmamış gibi davranıyor” cevabını Şener’e soru sorulmasının ardından Mahkeme Heyeti talepleri aldı. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden, dönemin Jandarma Komutanı Ali Öz ve Yüzbaşı Metin Yıldız da dahil sekiz askerin yargılandığı davanın 14. Ağır Ceza’da devam eden ana davayla birleştirilmesini bir kere daha talep etti. Mahkeme Heyeti, tutukluluk hali devam eden Hamdi Egbatan için yakalama emri çıkartılmasına karar verdi. Duruşma 3-4-6-7 Temmuz tarihlerine ertelendi. Bir sonraki duruşmada, tanık ifadelerine ara verilerek, Dink davasıyla ilgili hazırlanan ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 3. İddianamenin okunmasına başlanacak. Yanı sıra yeni iddianameyle ana davaya eklenen 28 askerin durumu mahkeme tarafından değerlendirilecek.
dink cinayeti ve istihbarat yalanları pdf